“Maliye Okulu(Ankara Maliye Meslek Lisesi)”

-Okulumuzda, sağlık, banka, spor, yayın ve haberleşme gibi çeşitli etkin kolları vardı. Ben de “yayın ve haberleşme” kolu başkanı idim.

Görevim nedeniyle; okulumuza her sabah günlük yayınlanan önemli gazeteleri getirerek lokalimize koyup arkadaşlarımızın okumalarına sunar ve de okul içi ve dışına yayın yapan pikaptan (plak dinlemekte kullanılan araç), zamanın öne çıkan şarkı ve türkülerini çalardım.

Ancak, görevimin en zor yanı, siyasi (sağ-sol) içerikli şarkı “Yarınlar bizin” ve türkülerin “çırpınırdın Karadeniz” de istenmesiydi. Oysa ki ben, tarafsız olarak o yılların meşhur olan; “Yeşil gözlerinden muhabbet kaptım”, “Bir dünya yarattım yalnız ikimiz için”, “Elbet bir gün buluşacağız”, “Telgrafın tellerine kuşlar mı konar”, “Kapat gözlerini kimse görmesin”, “Gölgesinde mevsimler”, “Sevdan olmasa”, “Son verdim kalbimin işine” gibi şarkıları yayınlamayı tercih ediyordum.

Baskılardan rahatsız olduğum için, bir süre sonra “yayın ve haberleşme” kolundan istifa ettim.

-Okulda ki bazı arkadaşlıklarımız, mezun olduktan sonra “okul arkadaşlığını”, “hayat arkadaşlığına” dönüştürdüler.

-Okulda, çok çalışan arkadaşlarımıza “inekçi” derdik (Ben de inekçiler arasındaydım).

-Okulumuz Ulus’ta, birinci TBMM binasının hemen arkasında, Başbakanlık Basımevi ve Ankara İnzibat Bölge Komutanlığı’na giden “Maliye Sokakta” idi.

-Son sınıfta iken derslerin bittiği, ancak okulun henüz kapanmadığı günlerde “tayinimi nereye istesem” diye de düşündüğüm zamanlarda bir gün, okul idaresinden çağrıldık. Bize, Maliye Bakanlığı Genel Müdür Başyardımcısı Yener Kalyoncu bey sizi çağırıyor, hemen yanına gidin dendi. Aslında, Yener Kalyoncu bey ikinci sınıfta “Gelir Vergisi Kanunu” dersimize girmiş bir hocamızdı. Ben, Ahmet Karabulut ve Levent Tekin arkadaşımla birlikte Y. Kalyoncu beyin yanına vardık. Hocamızın makamına gittiğimiz zaman bir de ne görelim!, mükemmel donanımlı, yerler kırmızı halılarla döşenmiş muhteşem bir mekanda çalışıyordu hocamız. Etrafın atmosferini görünce, ne kadar önemli ve iyi bir yere geldiğimizi fark etmiştik hemen. Bir süre sonra, hocamız bizi odasına davet etti. Hal hatırdan sonra bizlere “Saklamış olduğu not defterini de göstererek sizlerin, Gelir Vergisi Kanunu dersine girmiştim. Dersleriniz mükemmel, sizleri de seviyorum, bana bağlı olan servislerde çalışır mısınız” dediğinde, ben hemen kabul etmiştim. Nasıl kabul etmezdim ki… Çalışma ortamını ben de çok sevmiş ve rahmetli babam İrfan Çevik’in, kulaklarımda küpe gibi taşıdığım ve “Oğlum büyük dağın dumanı büyük olur” sözleri de hemen aklıma gelivermişti sanki… Levent ve Ahmet arkadaşlarım mazeretlerine binaen başka yerlerde çalışacaklarını söylediler. Daha sonra Y.Kalyoncu bey beni alarak Gelirler Genel Müdürlüğü “şimdiki adıyla Vergi İdaresi Başkanlığı” Vergi Usul Servisinde göreve başlattı ve Şube Müdürlerine de “öğrencimdir, gerekli dikkat ve ihtimamı gösteriniz” diyerek tembih de etmişti.

-Vergi Usul Şubesi’nde görev yaptığım yıllarda çok önemli kişilerle çalıştım ve de tanışma imkanı buldum. Bu önemli kişiler benim maliye konusunda yetişmemde çok emek ve katkıları oldu. Kimler yoktu ki(!!!) Bazılarını saymam gerekirse; Şube Müdürüm Tuncay Erbek, Şube Müdürüm (daha sonra Edirne Milletvekili ve Devlet Bakanı olan) Şerif Ercan, Genel Müdür Yardımcımız (daha sonra Ulaştırma Bakanı ve Bursa Milletvekili olan) Oğuz Tezmen, Genel Müdür Yardımcımız (daha sonra Pamukbank Genel Müdürlüğü ve ERDEMİR Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü yapan) Yalçın Amanvermez, Genel Müdür Yardımcımız “daha sonra Maliye Müsteşar Yardımcısı olan) Metin Özşahin, Genel Müdür Yardımcımız (birçok önemli görevler sonrası halen ekonomi yazarlığı yapan) Mahfi Eğilmez, Genel Müdür Yardımcımız (daha sonra Gümrük Müsteşarı olan) Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, Maliye Müfettişleri (önemli görevlerden sonra şimdi) Ak Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ve Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Bülent Gedikli…

-Mezun olup hayata atıldıktan sonra, okul arkadaşlarımdan; üç yıllık sıra arkadaşım Ahmet Karabulut (Vergi Denetmeliği, Vergi Dairesi Müdürlüğü ve halen İç Denetçi olarak görev yapmaktadır), Doktor diye hitap ettiğimiz Turgay Ali Ateş, Ali Türk, İzzet Bozduman, Rıza Taşçı, Adnan Akgül, İsmail Acar…ile bugün bile hala sık sık görüşüyoruz.

-Okul mezunları olarak bugün bile, çok eski yıllarda kurulmuş olan “Maliye Okulu Mezunları Derneği” çatısı altında toplanmış bulunmaktayız. Derneğimizce her yıl “maliye okulu mezunları gecesi” düzenlenmektedir. Dönem mezunları olarak mezuniyetimizin 25. yılında Bolu Abant’ta eş ve çocuklarımız olduğu halde toplandık, bu buluşmalarımızı sık sık olmasa da yine gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

-Okulumuzda, alt sınıflar üst sınıflara “abi” diye hitap etmek mecburiyetinde olduğu için, bu hitap şekli mezun olduktan sonra da hep devam etmektedir. Mezunlarımız arasındaki bağımız öylesine kuvvetli ki, yanımıza tanımadığımız bir maliye okullu gelse bilse onunla bir abi gibi ilgilenir ve varsa işini mutlaka hallederiz.

Evet!, kıymetli okuyucularımız, 12 Eylül 1980 öncesi okuduğumuz lise yıllarımızda, anarsik ortamın rüzgarları biz okul gençlerini de etkilemişti. Bu etkiler nedeniyle, aramızda istemediğimiz halde sürtüşmeler oldu, aşırı giden kimi arkadaşlarımız mesleğe giremediler veya mesleğe başlayan bazı arkadaşlarımız da daha sonra meslekten atıldılar.

Yıllar geçtikten sonra, o yıllardaki siyasi çekişmelerin ne kadar gereksiz ve tutarsız olduğunu rahatlıkla anladık. Şimdi ise, sağcısıyla-solcusuyla arkadaşlarımız arasında ne bir küslük ne de bir soğukluk var. Bir araya geldiğimiz zaman eski günlerimizi “dalga geçerek” gülerek anlatıyor ve birbirimizle birlikte olmaktan mutlu oluyoruz.

O yılların, ortamını anlatan ve biz gençlere aşağıdaki şiiri ile seslenen (fakat şiirini dahi anlayamadığımız) sevgili Okul Müdürümüz Şemsettin Ataman hocamızın(o yıllarda yazdığı ve bizlere 15 Kasım 1976 yılında dağıttığı, ancak şiir kitaplarında bulunmayan) “Gençlik İçin” şiirini, ben de sizlere ve bu günün gençliğine armağan ediyor, değerli hocamı rahmet ve minnetle anıyorum.

Bu arada, bütün “Maliyle Okulu” mezunu arkadaşlarıma, en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor, kendilerini çok sevdiğimi ifade etmekten mutluluk duyuyorum.

Günümüz gençlerine de şunları tavsiye ediyorum : “Bizim düştüğümüz hatalara kesinlikle düşmeyiniz, fikirlerinizi kavgayla değil, bilginizle ‘bol kitap okuyarak’ savununuz. Geçmişe değil, mutlaka geleceğe bakınız ve geleceğinizi düşününüz. Sizi sizden başka kimse düşünmez. Zaman su gibi akıp gidiyor. Yıllarınızı boş yere tüketmeyiniz ki gelecek ve başarılar sizin olsun!”.

Sevgi ve saygılarımla!..

GENÇLİK İÇİN

Kimi Moskova’ya kimi Turan’a,

Elde silah, gençlik vuran vurana,

Türkmenli, dilberli şirin yaylalı,

Canım feda olsun yurtta kalana.

Dem vurma Hitler’den, dem vurma Marks’tan,

Ne haber Sivas’tan, ne haber Kars’tan,

Güzel Anadolum şirin dağlarım,

Uzaktır kederden uzaktır yastan.

Her yer bin sorun emek bekliyor,

Gençlik kavga değil henek bekliyor,

Yurdum pek tedirgin yurttaş perişan,

Bu toprak sevilmek sevmek bekliyor.

Dolaşma yeğenim Turan’da, Çin’de,

Her şey var ararsan yurdun içinde,

Karanlık buluttan şu yurda inde,

Okul bomba değil çiçek bekliyor.

Mevlana, Pir Sultan, Hacı Bektaşlar,

Tapduk’lar, Yunus’lar dökülen yaşlar,

Her fikrin kaynağı, her fikrin sonu,

Bu yurtta tükenir bu yurtta başlar.

Dinle ey Türk genci sana son sözüm,

Yurttaki sorunlar bekliyor çözüm,

Bölünme, yıpranma, didişme gayrı,

Kardeş kanlarını görmesin gözüm.

Ankara, Ocak-1976, Şemseddin Ataman

Not:1) Henek: Şakalaşmak.

2)Bu şiirin yayın hakkı, Şemsettin Ataman hocamın oğlu Dr. Cengiz Ataman beye ait olup, kendisinden müsaade alınmadan yayınlanamaz.

E.Başmüfettiş (Ekonomist)/Udi Bestekar

E.mail: Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

{jcomments on}
Kaynak: İl Gazetesi'nin 9.1.2010 tarihli nüshasından alınmıştır.

Cumhuriyet devrinde Maliyemiz, üstünde çok çalışılmış bir konudur. Yüzyılların aksaklıklarının giderilmesi ve zamanın getirdiği esasların yerleştirilmesi, büyük emeklerle olmuştur ve daha çok emeklere ihtiyaç vardır.  Maliye Okulu gençlerinin, Maliyemizi ehliyetle işletip ilerleteceklerine inanıyorum. 06 Şubat 1947 İsmet İNÖNÜ