“Maliye Okulu(Ankara Maliye Meslek Lisesi)”

-Herhangi bir yerde, okul arkadaşlarımızdan (siyasi görüşüne bakılmaksızın) biri, herhangi bir saldırıya uğradığında, işaret olarak belirlediğimiz ve okul olarak bildiğimiz “ıslığı” çalar, hemen ıslığın geldiği yere doğru koşardık. Olay yerinde birikir, saldırıyı hep beraber bertaraf ederdik.

-Okulumuzda, bir de sağlık ünitemiz vardı. Doktor, sağlık memuru, hemşire ve ilacımız “sanki ayağımıza” gelir, tedavilerimiz okulda yapılırdı. Hastanelere gidip çile çekme telaşımız bu sayede hiç olmazdı.

-Bir çok vergi kanunlarını ezberlememiz nedeniyle, tarih ve yabancı lisan dersini gereksiz görür, derleri kaynatmak/veya boş geçmesi için tüm sınıfça, hocalarımızı derse girmemeleri/veya gelmemeleri için protesto eder, çoğu zaman başarılı da olurduk. Ancak, yaptığımızın saygısızlık olduğunu, maalesef daha sonra anlayabildik!.

-Okul müdürümüz (Rahmetli), Eski Kars Milletvekili ve Şair Şemseddin Ataman hocamızın imzasını taklit ederek, dersten kaytarmak isteyen arkadaşlarımıza (maalesef suç olduğunu bilmediğimiz halde), saatli izinler verirdik.

-Okulda en çok, matematik derslerimize de giren ve son derece bilgili, iyi ders anlatan ve ciddi bir kişiliği de bulunan Müdür Baş Yardımcımız (rahmetli) Muttalip Baştürk hocamızdan çekinir ve korkardık.

-Dini Bayram tatillerinin hafta ortasına gelmesi durumlarında, tatili 9 veya 14 güne çıkarmak için “Annemizi, babamızı, kardeşlerimizi çok özledik”, “Siz bizim her şeyimizsiniz” diye yalvarıp, yemekhanede kendisine bütün okul olarak tempo tutup alkışladığımız okul Müdürümüz “Telli Pınar ve Benim Dünyam adlı iki şiir kitabı da bulunan” Şemseddin Ataman hocamız bizlere: “Kavga ediyor birbirinizi yiyorsunuz, ama şimdi de birlik oluyorsunuz. Bu birlik ve sevinciniz beni mutlu ediyor. Ulan dangalaklar, izini verdim gitti” dediği zaman yemekhanemizi (yaklaşık iki yüz kişilik), sevincimizin karşılığı olarak alkışlarla inletir, “rahmetle andığım sevgili Okul Müdürümüz Şemsettin Ataman” hocamıza bu şekilde teşekkür ederdik.

-Tatillerimize, sevinçli bir şekilde ve herkesin elinde birer bavul olduğu halde gider, ancak düşümüzde yine ellerimizde birer bavul olduğu halde, yüzümüz asık bir vaziyette ve mutsuz dönerdik.

-Tarih dersini, o zamanki yıllarda gereksiz gördüğümüzden, en çok kopyayı bu ders yazılılarında çekerdik. Kopya çekmemiz ise şu şekilde olurdu… Sınavlar o yıllarda klasik yapılıyor ve sınav kağıtları da okulumuzun tedarik ettiği “saman” kağıtlardan oluşuyordu.

Tarih dersi hocamız (rahmetli) Fikret Balkan hanımefendi gazete okumayı ve çay içmeyi çok sevdiğinden, sınav saatinde okuması için kendisine günlük gazeteleri ve içmesi için de çay getiriyorduk. Hocamız zevkle çayını yudumlayıp gazetelerini okurken bizlerde kopya çekmekle meşgul oluyorduk.

Kopya çekmemizde farklıydı tabiî ki!.. Akşam mütaalalarında (zorunlu ders çalışma saatlerinde), yazılıdan sorumlu olduğumuz tarih dersi sayfalarındaki önemli savaşların özetlerini, aynı saman kağıtlara yazıyor, “hangi savaş” yazılıda soru olarak çıkarsa, cevabı hazır ve masa çekmecemizde olan cevap kağıtlarını, soru ve cevap kağıtları arasına iliştiriyorduk.

Bir gün, arkadaşlarımızdan bir kaçı, bu şekilde soruları cevaplandırıp erkenden sınıftan çıkmak istemesiyle, tabiî ki bu durum hocamızın dikkatini çekmiş ve durumu fark etmişti. Bunun üzerine de bir tedbir olarak hocamız, boş cevap kağıtlarını sınıfta paraflayarak dağıtmaya başlamıştı. Fakat bunun da çaresini bulmuştuk. Bu defa da, hocamızın “parafını” boş kağıtlara atarak, yine aynı kopya uygulamasına devam etmiştik.

O zaman ki ve dünyayı toz pembe gördüğümüz gençlik (delikanlılık) yıllarımızda, “tarih dersinin” ne kadar önemli olduğunu ya biz anlayamadık ya da bize hocalarımız ne yazık ki anlatamadılar!. Çünkü biz, tarih dersini, tarih bilgimizi geliştirme yerine, not ortalamamızı arttırma aracı olarak görüyorduk. Oysa ki, daha sonra ki yıllarımızda tarih bilgisinin ne kadar önemli olduğunu okudukça ve kendimizi geliştirdikçe daha da iyi anlayabildik.

“Tarihini bilmeyenin, geleceğinin olamayacağını” artık daha iyi anladık ve öğrendik.

Şimdi ise, bütün dost ve arkadaşlarımıza geçmişimizi öğrenmek için mutlak surette “tarihimizi” bilmemiz gerektiğini tavsiye ediyor, bu tavsiyemi, siz kıymetli okurlarımıza da öneriyorum.

Sevgi ve saygılarımla!…

Not: Devamı gelecek sayımızda.

Sonraki yazı için tıklayınız.
Kaynak: İl Gazetesi'nin 6.1.2010 tarihli nüshasından alınmıştır.

Cumhuriyet devrinde Maliyemiz, üstünde çok çalışılmış bir konudur. Yüzyılların aksaklıklarının giderilmesi ve zamanın getirdiği esasların yerleştirilmesi, büyük emeklerle olmuştur ve daha çok emeklere ihtiyaç vardır.  Maliye Okulu gençlerinin, Maliyemizi ehliyetle işletip ilerleteceklerine inanıyorum. 06 Şubat 1947 İsmet İNÖNÜ